Sağlık Personeli Haberleri - Son Dakika Sağlık Bakanlığı Personeli

Sağlık Personelinin Ceza Sorumluluğu

Bu çalışmada tıpta kötü uygulama, acemilik veya tıpta yanlış uygulamalar neticesinde ortaya çıkan durumlarda, sağlık personelinin ceza sorumluluğu ele alınmıştır.

GİRİŞ

İnsanlardaki hastalıkları teşhis ederek, onları ilaçlar ya da çeşitli yöntemlerle iyileştirmeye çalışan hekimlerle ilgili olarak Brezilyalı yazar Paulo Coelho, bir eserinde: ‘Bir psikiyatriste içini döken insanlar, bir papazla günah çıkarırken olduğundan daha rahat konuşuyorlardı. Çünkü hekimler onlara cehennem ateşinden söz etmiyorlardı’ der.

Son derece teknik, kutsal ve özel bir alanda yürütülen hekimlik mesleğinin, diğer mesleklerle kıyaslanamayacak kendine özgü bir doğası olduğu görülmektedir (Ümit,2017).

Hekimler ve diğer sağlık mesleği mensubu kişiler, insanların en temel hakkı olan yaşam hakkına müdahalede bulunmaktadırlar. Büyük bir mesuliyet gerektiren sağlık mesleğini icra edenlerin yaptıkları uygulamalar esnasında sorumlulukları ve sonrasında meydana gelecek sorunlardan ötürü uymak zorunda kalacakları yaptırımlar vardır.

Ancak uygulama alanları bilgi, beceri ve tecrübe gerektiren özel bir saha olduğundan, ortaya çıkan olumsuz bir tablonun ‘Kötü uygulamadan mı?’ yoksa ‘Öngörülebilir bir riskten ötürü mü?’ kaynaklandığına bakılması gerekmektedir.

Yapılan tıbbi uygulamalarda tıp ilminin kabul ettiği, ortaya çıkması muhtemel sonuçlardan ötürü uygulayıcılar sorumlu tutulamayacaktır. Ancak ihmal ve kusurun eşlik ettiği bir tabloda, hiç kuşkusuz cezai bir yaptırım söz konusu olacaktır.

Bu çalışmada tıpta kötü uygulama, acemilik veya tıpta yanlış uygulamalar neticesinde ortaya çıkan durumlarda, sağlık personelinin ceza sorumluluğu ele alınmıştır.

SAĞLIK PERSONELİNİN CEZA SORUMLULUĞU

Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda kimlerin tıbbi müdahalede bulunabileceği açıkça yazmaktadır. Hukuken tıbbi uygulama yetkisi, insanlar üzerinde ortaya çıkabilecek olumsuz etkiler nedeniyle sağlık personelindedir.

Kanunlardaki düzenlemelere bakıldığında, acil durumlar hariç bireyin, hekim veya sağlık personeli dışında bir kimseye yetki vermesi geçersizdir. Uzmanlık dallarıyla alakalı tıbbi uygulamaları yapmaya yeterli olan ve bu konuda gerekli yetkiyi alan hekimler ve sağlık personelleri, yaptıkları uygulamalardan ötürü gerektiğinde hesap vermek durumundadır. İşte buna hukuk dilinde “Tıbbi Sorumluluk” diyoruz ki sağlık mesleği mensuplarının tıbbi uygulamaları esnasında kasıtla ya da mesleki bir taksirle verdiği zarardan dolayı sorumlu tutulmasıdır (Tokaç,2019).

Hekimlerin mesleki uygulamaları ile ilgili çok sayıda kapsamlı yasal düzenlemeler olmakla birlikte, hukuki ve cezai sorumluluğunu düzenleyen özel bir madde bulunmamaktadır. Hekim, yasal düzenlemelerde yer alan mesleki etik kuralları gereğince, ilgili yasalardaki genel tanımlar çerçevesinde hukuki ve cezai açıdan sorumlu hale gelmektedir (Altun ve Yorulmaz, 2010).

Ceza sorumluluğu demek; bir kişinin işlediği bir fiil nedeniyle cezalandırılabilmesi için o fiili iradi olarak işlemesi gereklidir. Failin kanunda suç olarak tanımlanmış tipe uygun fiilini hukuka aykırı olarak işlemesi, bu fiili işlerken kusurlu bir şekilde hareket etmesi ve bu hareketini yapma konusunda ehliyete sahip olması, yani kusurlu olması gereklidir (TBB,2010).

Sağlık mesleği mensubu kişilerin mesleki faaliyetlerinden kaynaklanan sorumluluklarını; cezai (adli yargı-ceza davası), hukuki (adli yargı-tazmin davası), idari (kurum içi soruşturma) ve mesleki sorumluluk (tabip odası gibi meslek kuruluşlarının yapacağı incelemeler) olarak dört ana başlık altında toplamak mümkündür (Turla ve vd.2006).

Ceza hukukunda bir suçtan bahsedebilmek için; kanundaki tipe uygun, hukuka aykırı ve kasten ya da taksirle işlenen bir fiil olmalıdır. Sağlık personelinin cezai sorumluluğunu ele aldığımızda, yapılan tıbbi uygulamanın bu fiilleri içermesi gerekmektedir. Uygulanan her bir tıbbi müdahale belirli bir risk oluşturmaktadır. Hekimlerin hastanın zararına sonuçlanan tıbbi müdahalelerinde kusurunun olup olmamasına göre sorumluluğunun doğacağından bahsetmek mümkündür (Değdaş,2018).

Hastalara uygulanan tıbbi girişimler belirli riskleri taşımaktadır ve izin verilen riskin karşılığı komplikasyon olarak adlandırılmaktadır.

Örneğin, bir hastaya hastalığının tedavisi nedeniyle uygulanması gereken bir ilacın, uygulamadan sonra yan etkilerinin ortaya çıkması ve bu yan etkinin hastada hayati bir risk meydana getirmesi komplikasyondur.

Bundan ötürü sağlık personeli sorumlu tutulamaz.

Tıbbın kabul ettiği normal risklerde, sağlık personeline sorumluluk yüklenemez.
Komplikasyon ortaya çıktığında sağlık personelinin yapması gereken, gerekli tedbirleri almasıdır. Sağlık personeli tarafından komplikasyonun zamanında fark edilmemesi, fark edilmesine rağmen gerekli tedbirlerin alınmaması ya da fark edildiği halde mevcut tedavi protokolünün uygulanmaması ise tıbbi kötü uygulama (Malpraktis) olarak adlandırılmaktadır. Bu durum ise cezai sorumluluk gerektirmektedir.

Malpraktis ‘kötü uygulama’ manasına gelen, tüm mesleklerde kullanılabilen bir tanımlamadır. Tıpta kötü uygulama ise hekimin, hastanın tedavisini yaparken başarısızlığından, beceri eksikliğinden ya da ihmalinden ötürü hastaya zarar vermesidir.

Bir başka ifade ile malpraktis; sağlık personelinin, kasıt, kusur veya ihmal ile standart uygulamayı yapmaması, bilgi veya beceri eksikliği ile yanlış ya da eksik teşhiste bulunması veya yanlış tedavi uygulaması veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan ve zarar meydana getiren fiil ve durum şeklinde tanımlanmaktadır. Latince ‘Mala Praxis’ sözcüklerinden köken alan malpraktis, Dünya Tabipleri Birliği tarafından ‘hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedavi vermemesi ile oluşan zarar’ olarak tanımlanmıştır.[1]

Malpraktis ihmal ve kusur kaynaklıdır. Bir sağlık personelinin, normal bir tedavi veya hizmeti sunarken, aynı branşta olan başka bir sağlık personelinin, aynı şartlar altında sergileyeceği performansı göster(e)memesi ihmal olarak tanımlanır. Kusur ise olması gereken davranışta gösterilen irade eksikliğidir. Sağlık personelinin mesleki uygulamalarındaki kusur çeşitleri; dikkatsizlik, tedbirsizlik, özensizlik, acemilik, meslekte yetersizlik, emir ve yasalara uymamak şeklinde sıralanabilir.

Tıbbi kötü uygulama neticesinde, bir hastanın ölümünden ya da sakatlanmasından sorumlu tutulan hekim veya sağlık personeli Türk Ceza Kanunu (TCK) 85. ve 89.maddelerine göre yargılanır. Bu iki maddedeki ön şart taksirdir. Taksirle işlenen suçlarda, fiil zararlı sonuç öngörülmeden işlenmekle birlikte dikkat ve özen yükümlüğüne aykırılık söz konusudur. Sağlık personelinin ceza sorumluluğundaki taksir, malpraktistir.

Dolayısıyla sağlık mesleği mensubu kişiler istemeden, kasıtsız, ancak kusurlu hareketlerinden ötürü hastada oluşan zarar nedeni ile ‘Taksirle adam öldürme’ ya da ‘Taksirle yaralama’ suçlarından yargılanmaktadırlar. Taksirle adam öldürme nedeniyle ceza verilebilmesi için suçun maddi unsurunun yani ölüm olayının gerçekleşmiş olmasına, manevi unsurunun yani ölüm olayının hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özenin gösterilmemiş olması nedeniyle gerçekleştiğinin tespit edilmesine bağlıdır. Kanunda bu suç için öngörülen ceza miktarı 3 ile 6 yıl arası hapis cezasıdır.

Bir diğer madde ise taksirle yaralama konusunu içermektedir. Burada suçun maddi unsuru, hastanın yaralanmasıdır. Hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özenin gösterilmemiş olması nedeniyle yaralanmanın ortaya çıkması ise suçun manevi unsurudur. Bu maddede düzenlenen suç, bilinçli taksir hali hariç olmak üzere takibi şikayete bağlı bir suçtur. Yani hastanın ya da mağdurun şikayet etmesi halinde, hekim hakkında soruşturmaya başlanacağını ifade etmektedir. Kanunda bu suç için öngörülen ceza miktarı 3 aydan 1 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır.

Sağlık mesleği mensubu kişiler, mesleklerini icra ederken hastaların yaşam hakkına müdahalede bulunurlar, yaşam hakkı ise en temel yasal haklar ile korunan bir durumdur. Kişinin bedenine dokunulan mesleki uygulamaları yapanların ortaya çıkacak bir olumsuzluk durumunda mevcut yasalarda hukuki ve cezai sorumluluğunu düzenleyen özel bir madde ise bulunmamaktadır.

Dolayısıyla ceza hukukunda ‘Suçun mağdurun beden bütünlüğüne etkisine göre’ diye başlayan ve yapılan tıbbi müdahalelerin hastanın beden bütünlüğü üzerine etkisi ile direk ilgili, daha ağır cezalar da mevcuttur. 5237 sayılı yasanın 53. maddesinin 6. Fıkrasında, ‘… Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar…’ ifadesine yer verilmektedir. Yani, bu maddeye göre atılı suçu işleyen hekim hakkında 3 ay ila 3 yıl arasında mesleki faaliyetten men edilme cezası verilebilmektedir.

SONUÇ

Yapılan her tıbbi müdahale, belirli riskler taşımaktadır. Tıbbi uygulamalarının doğasından kaynaklanan bu riskler, sağlık personeli tarafından gerekli tüm dikkat ve özen gösterilmiş olsa bile bazen kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkabilmektedir.

İnsanların hak arama bilincinin artması ile birlikte yazılı ve görsel basında yer alan sağlık personeline karşı açılan ceza davalarına yönelik haberlerin çoğaldığı dikkat çekmektedir.

Ancak açılan birçok davanın doktorlar lehine sonuçlandığı da bilinmektedir[2]. Dolayısıyla tıbbi uygulamaların doğasından kaynaklı ortaya çıkan risklerle ile tıbbi kötü uygulama tanımlamasının bilinmesi ve buna göre harekete geçilmesi gerekmektedir.

Sağlık personelinin komplikasyon nedeniyle cezai sorumluluğu olmamakla birlikte, tıbbi kötü uygulama durumunda sadece hukuki değil, cezai sorumluluğu da bulunmaktadır. Bu tür suçlarda Ceza Mahkemelerinde yargılanırlar.

Sağlık personelinin cezai sorumluğundan bahsetmek için yaşanan somut olay içindeki bir davranışının, kanunda açıkça suç sayılması gerekmektedir. Sağlık alanında hukuka aykırı bir durum ortaya çıktığı düşünüldüğünde, komplikasyon ve malpraktis ayrımı iyi yapılmazsa yapılacak yargılamanın sağlık personeli açısından haksızlıklara yol açacağı görülmektedir. Sağlık personelleri ise, yaptıkları müdahalelerde insan hayatına dokunduklarının bilincinde hareket etmelidir. Ortaya çıkacak olumsuzluklarda, kişilerin sağlıklarına dolayısıyla hayatlarına zarar geleceğinden daha titiz davranmaları gerekmektedir.

kaynak: habipgostak.blogspot.com/

0 0 oylar
İçeriği Puanla
Abone Ol Bildirim Al
Bildir
guest

0 Yorumlar
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
0
Düşünceleriniz Bizim İçin Önemli, lütfen yorum yazın..x

Reklam Engelleyici Algılandı!!!

Reklam engelleyici kullanıyorsanız kapatmalısınız..